15 Şubat 2009 Pazar

MFA/ ELİF'E DAİR

Elif’e dair,

Sokaklarda yapayalnız sabahın erken vakitleri seni görmek içindi her şey.Sadece ayak seslerim ve düşlerim vardı boş sokaklara yansıyan.Bir de tebessümün… Gözlerimin önünden gitmeyen…O sımsıcak karşılamaların,hiç bıkmadan kapıyı açmaların…
Gözlerindeki gülümseme beni hayata bağlamıştı sımsıkıca.
Sonra ilk senden öğrendim “ nasıl gidiyor hayat” felsefesini.Cevaplar aradım, büyük sandım kendimi sana ulaşabilecek kadar büyük.Sorular içinde boğuluyordum;fakat sana ulaşamıyordum.Tüm kelimelerini,bütün harflerini,dudaklarından dökülen bütün cümlelerini birleştiriyordum;fakat sana ulaşamıyordum.Seni ulaşılmaz yapan neydi böyle onu da bilmiyordum.Ulaşılmaz bir güzelliğin vardı hiç gitmeyen aklımdan hala ve şimdi. Ve bir telefon trafiğine takıldığımda anladım kaybettiğimi seni.İlk arayandın sen, halbuki ilk arayan sen olmamalıydın.
Görmeden sevip de araya girenler ise seni benden iyice uzaklaştırmışlardı.Artık ne tebessümün ne de sımsıcak bakışların vardı.Çünkü aramıza girilmiş ve yok edilmiştik. Sokaklar beni soruyormuş, yansımalar beni arıyormuş her yerde.Kapılar hüzünle açılır olmuş tüm yüzlere.Arayan gözler bulamaz olmuş.Soran diller cevap alamaz olmuş.Çünkü aramıza girilmiş ve yok edilmiştik.
Sigaraya başladım ayrıldım ayrılalı senden.Her içime çektiğimde dumanı, adını yazmak istedim;ama başaramadım. Seni dumanların içinde boğamazdım. Olmasan bile benim için vardın.Geçtiğin yollara bakıyordum artık hiç olmazsa hayalini görebileyim diye.

Yıllardır paylaştığımız koca şehri terk edince sen,her şey daha da üstüme gelmeye başladı.Koca şehir üstüme yığılıyordu.Altında ezilmek ve seni ebediyen görememek. Ya da yığıntıların arasından sıyrılıp hakikati aramak. Tercih benim miydi yoksa bana tercih hakkı veren yaratıcının mı?
Ve ben de gittim koca şehirden.Hem sevinç hem hüzün.Otobüsün kalkışına dakikalar kala bana hızla yaklaşan hayali sen sanıp koşuyordum sana gelebilmek için.Koşuyordum çılgınca, gözlerim her yerde seni arıyordu.Koşuyordum çılgınca…Hayalini nerde görsem o yöne koşuyordum;ama sen yoktun. Diz çöktüm, başım ellerimin arasında kulaklarımda uğuldayan bir ses. Sonra yalvardım yaratıcıya “beni Sen’ siz bırakma” diye.
Cam kenarında… elim, başım ile cam arasında.Küçücük bir şehre giderken aklım hep hayallerimi bıraktığım koca şehirde.Haberler saldım koca şehre senin hatırına. Buluşmalarımızın anısına “koca şehre sahip çıkın” dedim dostlarıma. O küçücük şehirde hep senin adını andım;fakat kimselere kim olduğunu söylemedim.Hep sakladım seni bugünkü gibi.Adın nerede anılırsa anılsın ben kendimi hep orada hissediyordum.Senin hatırına ilk oldum ismin gibi. Senin hatırına ilk oldum…
Kimselerden kaçırmak için bir adım daha yaklaştım sana.Ne garip duygudur ki yaklaşsam bile sana sen yoktun ki…
Yanı başında idim…Uzatsam elimi değerdim… Gözlerini görebilsem görürdüm…Tebessümlerini hissedebilirdim…Sokaklarda yalnız yürüyen ben, “seni seviyorum” diyebilse idim…Yaratıcıya yalvardım “beni Sen’ siz bırakma” diye…

Seni sonsuzluğa uğurladığım gün yaşama hakkımı vermişti yaratıcı bana;belki de senden O’na bir yol vardı ve benim o yolda olmam gerekiyordu. Demiyor muydu yaratıcı “ömrünün sonuna kadar benimle ol” diye. Sonsuzluğa uğurladığım gün seni; yaratıcı bir resim bahşetti, ömürlüktü, dediği gibiydi O’nun.
Ve seni bir İstanbul sabahı mabet ile buluşturduğum gün,hani aramıza gireni gördüğüm gün,sensizlik ve sessizlik başlamıştı. Artık sen yoktun. Sen O’ydun.
O ise Yağmur…

bir gece vakti
5 Temmuz 08
MFA

Hiç yorum yok: