10 Haziran 2008 Salı

MÜSLÜMANCA YAŞAMAK/ RASİM ÖZDENÖREN















-İnsanların ihtilaflarını bir kenara iterek bir takım ortak temellerde bir araya gelmeleri istenebilir ve özlenir bir durum gibi görünse de bu durum birleşmenin karar veren ayrı dünya görüşüne sahip kümeler bakımından sahte bir biraraya gelme yi ifade etmekten geri durmaz.(9)

-Asgari müştereklerde birleşmek isteyenler aslında bir mesafe almak için değil,ihtilaflarını ‘’şimdilik’’dondurmak hususunda karar sahibidirler.(9)

-Aynı ülkede yaşayan Müslümanlarla müşriklerin aynı gemide olduklarını söylemek kolayımıza gidiyor olmalı.aynı gemide bulunduğumuza inananlar bu gemi batarsa diyorlar hepimiz birden batarız.eğer gerçekten hepimiz aynı gemiye binmişsek söz konusu çıkarım şüphesiz doğrudur.ama gerçekten aynı gemide mi bulunuyoruz?(10)
Aynı gemide bulunduğumuzu iddia edebilmek için aynı amaçla ve aynı hedefe doğru yola çıktığımızı kabul etmek gerekir.peşin olarak böyle bir varsayımdan hareket edince de gemiyi kurtarmanın telaşı bize düşüyor.(10)




-Müşriklerle aynı gemide bulunduğumuzu farz eden bazı Müslümanlar geminin kurtarılması doğru bir rotada yürümesi için çareler tedbirler öneriyorlar.fakat asıl geminin rotasını değiştirmenin elimizde olmadığını görünce hiç olmazsa daha sarsıntısız midemiz daha az bulanarak gidebilmemiz için fikirler öne sürüyorlar.yani bu gemi gitmeye gidecek bizde onun içinde bulunuyoruz bari kazasız belasız gideli demek istiyorlar.(11)





-Aynı gemide bulunduğumuzu kabul ediyorlarsa bu bu önerileride öyle akla aykırı gelebilecek bir yan yok ama ben tekrar soruyorum;acaba sahiden aynı gemide mi bulunuyoruz?(11)

-Bu gemi benzetmesine aklı yatanlar,sözgelimi diyorlar ki şu maruf sistem değişse ne iyi olur!bu gün profan bir zemin üzerinde işleyen bu sistemi ‘’menevi’’bir zemin üstüne oturtabilsek,bu yolculuğu daha sarsıntısız atlatırız.böyle bir önermenin geminin gideceği rotayı değiştirmeden kamaralarımızdaki oturacak yerleri daha yumuşak bir hale getirmek olduğunu acaba fark etmiyorlar mı?(11)

-Eğer aynı gemide bulunuyorsak ve geminin rotasını değiştirmek elimizden gelmiyorsa bu gemi dahilin de yapılabilecek bazı iyileştirmelerden ne çıkar?(11)

-En iyisi aynı gemide bulunma iddiası reddedilmelidir.o zaman kendi gemimizin yürütülmesi konusunda daha salim kararlar atabileceğimiz gibi,birde müşrikleri kurtaramadık diye vicdan azabına katlanmak zorunda kalmayız.(12)

-Müslümanlar kendilerine mahsus avantajlarının bilincinde olabilseler di,şimdi ki yerlerinden daha farklı bir yerlerde olabilirlerdi.ama bu avantajları,işler hale getirilmedikçe işe yaramayacaktır.bu avantaj,yükte hafif pahada ağır bir şeydir:müslümanca yaşamak!(14)

-Harikayı görmek için yükseltilmiş olan babil kulesi sadece körlüğün remzi olmuştur.bir yazarın dediği gibi,tanrıya yükselmek için değil,tanrıyı yere indirmek niyetiyle inşa edilmiş babil kulesi oluş harikasını görmeye yeryüzüne dikilecek hiçbir babil kulesi kafi gelmeyecektir.kuleyi kendi yüreğine yükselteceksin.o zaman o kulenin her cihetinde yeni bir harika göreceksin(17)

-Görmenin düzenini Allah öğretti.onun öğrettiği yol dışında bir yol denemek boşuna uğraşmaktır.insan sahiden görmek istiyorsa,kendisine öğretilen yola teslim olacaktır.(17-18)


-Sanılmasın ki,islama karşı olanlar islamı gerçekten bildikleri için karşı koyuyorlar.gerçekte bugün islama bilinçli yada bilinçsiz karşı koyanların tümü diyebileceğimize yakın çoğunluğu İslam hakkında doğru dürüst bir bilgi edinmiş değiller.nerde kaldı,olup bitenleri,çevrelerini,dünyayı müslümanca bir bakışla görmek…işte bu yüzden,müslümanca bakışın farklı olduğunu duyumsatabilirsek,bu bile kazanç sayılmalıdır diyorum…(18)

-….bugün yaşayan Müslümanlar uzun sürmüş bir tarihi yıkımın artıklarından neşvünema bulmuşlardır.bu yüzden çeşitli kümelerin Müslümanlar arasında bir tefrika olarak değil fakat bir canlılığın ifadesi olarak değerlendirmenin yerinde olacağını sanıyoruz(28)

-Kendi mizacımıza yetişme tarzımıza kavrayışımıza uygun düşen bir mücadele yolunu genelleştirmeye girişme gayreti yerine her çeşit mücadele tarzına müsamahayla bakıp onların yararlı olabildiği alanlarda bizimde onlara yardımcı olmaya çalışmamız daha verimli bereketli bir iş olur,denemez mi?(30)

-Müslümanlar bile kendilerinin ne olduğunu anlamaktan uzaklaşmışlarken,başkalarının Müslümanları tanımaları mümkün müdür?islama karşı art niyetli düşmanca tavrı bir kenara bırakıyoruz.dinin bunlara verdiği ad bellidir ve tanımlanmıştır:kafir.Allah’ın hidayeti ulaşmadıkça bunlar için yapılabilecek bir şey yoktur.(45)

-…..Türklerse;dine Allah indinde din İslam olduğu için değil atalarının dini olduğu için hürmet ederler.onlar Allahın dini ile amel ediyordu,bunlarsa ‘’hürmet’’ediyorlar.
Bu yüzden ne zaman bin yıllık tarihimiz diye başlayan bir söz işitsem irkilirim.çünkü bu sözün altından mücerret bir din gayreti yerine battal bir kavmiyetçiliğin kokusu çıkar…(47)

-Bu insan Müslüman olma statüsünü bi yandan bir kültür geleneğini sürdürme ve o geleneğe uyma adına korumak isterken,bir yandan da batı uygarlığı ve kültür değerleri karşısında kendince artık geçerli bulmadığı bazı İslam kurumları halen uygulanabilir nitelikte saymamaktadır.bu bakımdan tıpkı Hıristiyanlar gibi dini Allah ile kul arasında bir mesele olarak görmekte,fakat bu görüşün İslam da farklı bir kavramı,farklı bir anlayışı ifade ettiğini kavrayamamakadır.
Bugün Müslüman mesala faizin haram olduğunu bilir,bilmekle kalmaz faizin haramlığına içtenlikle inanır,fakat mevcut dünya geçerliliğini yitirdiği faizsiz bir iktisadi hayatın mümkün olmadığı zehabını da taşır.aslında burada gizlice helali haram veya haramı helal kılan bir görüşe de sahiptirler.fakat kendisine bu görüşte olduğu söylense,onu da reddeder.(50)


-Asrı saadet geçmişte kalmış bir zaman kesiti değil,fakat bir yaşama tarzıdır.(56)

-Müslüman’ın çabasının asıl özelliği,içeriği,kendi doğrularını ortaya koyma noktasında toplanıyor,diyoruz.başkalarının yanlışlarını düzeltmekten,onları düzelteceğim diye uğraşmaktan çok,kendi doğrularını ortaya koyarak onların genel geçerliliğini sağlamak öne alınmalıdır(57)

-‘’ömürlerinde hiç kuran okuyup incelememiş ve şeriat üzerine bildiklerini de hiçe sayan genç bir Müslüman yinede Müslüman olduğunun farkındadır.hem de şiddetle.(67)yeni ufuklar sayı:75 yıl:1985



-Kendi kendimizi eleştirmeye de alışmalıyız.fakat müslümanlar otokritik özeleştiri ruhundan öylesine uzak duruyor ki zaman zaman bu yolda yapılan akışlar neredeyse yadırganır hale gelmiştir.(75)

-İslam başka düşüncelerle telif edilmeye karşı mütehammil değildir.o,ya bütünüyle vardır,ya yoktur..öyleyse diğer düşünce sistemlerinde olduğu gibi arasında ‘’birazda İslam bulunsun’’diye düşünülemez.(77)

-Aslında ilim denen vakıanın mücerret gayesi,insanın kendi nefsini beğenmekten alıkoyması,artı,ilimde derinleştikçe,kendi hiçliğini,aczini daha derinden hissetmesine yol açmasıdır.(91)

-İnsan,ancak sahip olduğu şeyi elden çıkarabilir.yahut sahip olduğu şey üzerinde tasarruf hakkını ve yetkisini kullanabilir.(95)

-Dünyayı sevmek…fakat kendi hatırı için değil,onu yaradan’ın rızası için.sevincin kaynağı gerçekte ne dünyanın hatırı için dünyaya bağlanmakla,ne hatır yüzünden onu terk etmekle mümkün.aslında bir nihilist olarak dünyayı terk etmek kabil de değil.onu da terk edebilmenin de aşkla ilgili bir yanı olmalı.(105)

-Kalkmalı ve doğruyu,yalnızca ve yalın halde doğruyu söylemeli bu insana.ölümün yanıbaşında olduğunu,ummadığı bir anda gelip döşüne(böğür,kalp,yürek)çökeceğini bildirmeli.hayat sevincini bu hakikatte aramasnı söylemeli.(106)

-Kanaat hissinden mahrum bulunan insan,ister istemez rızk endişesine düşmektedir…….rızk endişesinin diğer bir adı da yarın endişesidir.(115)

-Kiliseler:tanrı yalnız o köşelerde,oralarda hapistir,onun hakkını ancak o köşelerde verirsiniz,hakkı yendiğinde bunun hesabını gene yalnız oralarda ararsınız,dışarı çıkmak yasak.(138)

Not: 151 sayfalık bu eserden çıkardığım notlardan sadece birazını paylaşabildim sizlerle sizde takdir edersiniz ki bu notlar bile 151 sayfalık bir kitap için az değil.her müslümanın yada islamı dert edinen her bireyin başucu kitabı olması gerektiği kanaatindeyim.

MÜSLÜMANCA YAŞAMAK/ RASİM ÖZDENÖREN
İZ YAYINLARI